Adi Ortaklığın Limited Şirket veya Anonim Şirkete dönüşmesi halinde, 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi Kanunları açısından aşağıda değerlendirilmiştir.
1- 6102 SAYILI YENİ TÜRK TİCARET KANUNU AÇISINDAN :
Adi Ortaklık 6098 Sayılı Borçlar Kanunu çerçevesinde kurulan bir ortaklık şekli olduğundan ve iki ya da daha fazla şahıs yada tüzel kişilerce emeklerini, mallarını bir gaye için birleştirdikleri durumlarda oluşan bir ortaklıktır. Adi ortaklığın her hangi bir tüzel kişiliği bulunmakta olup, Ticaret Siciline de tescil edilememektedir. Adi ortaklıkta ortaklardan her biri ayrı ayrı Ticaret ünvanını Ticaret Siciline tescil ettirerek kullanılabilmektedir. Nitekim Yargıtay tarafından verilen bir kararda ” Adi ortaklığın ticaret siciline tescili mümkün değilse de ortakları tacir sıfatını haiz iseler, ayrı ayrı 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 42.nci maddesine göre sicile tescil edilmeleri gerekir.” der.
(Yargıtay Ticaret Dairesi 2/2/1971 T.1970/3109 E. 790 K.)
Bu itibarla tür değiştirme hususu ise 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 180 ila 190′ncı maddelerinde düzenlenmiş olup, Sermaye Şirketleri, Kollektif Şirketler, Komandit Şirketler ve Kooperatirlerin tür değiştirebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Bu itibarla 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu kapsamında Adi ortaklığın bir limited veya Anonim Şirkete dönüştürülmesi mümkün değildir.
2-GELİR ve KURUMLAR VERGİSİ KANUNLARI YÖNÜNDEN:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinin (2) numaralı bendinde, kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.) durumunda değer artış kazancının hesaplanmayacağı ve vergilendirilmeyeceği belirtilmiştir.
Anılan maddenin (3) numaralı bendinde ise, kollektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nev’i değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi (Kollektif ve adi komandit şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirket haline dönüşmesi halinde şekil değiştiren kollektif ve adi komandit şirketlerin ortaklarının anonim şirketteki ortaklık paylarını gösteren hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.) durumunda değer artış kazancının hesaplanmayacağı ve vergilendirilmeyeceği ifade edilmiştir.
Ayrıca, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Devir, bölünme ve hisse değişimi” başlıklı 19 uncu maddesinde adi ortaklıkların devrine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Adi ortaklıklar 818 sayılı Borçlar Kanununun 520-541 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 520 nci maddesinde, adi ortaklık, iki veya daha fazla kişinin, bir sözleşmeye dayanarak, ortak bir amaca ulaşmak için emek ve mallarını birleştirmesi olarak tanımlanmıştır. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmaları da söz konusu değildir. İki veya daha fazla gelir veya kurumlar vergisi mükellefinin, adi ortaklık kurmak suretiyle faaliyet göstermeleri halinde, ortaklıktan elde ettikleri karlar, hisseleri oranında gerçek kişilerin ticari kazancına veya şirketlerin kurum kazancına dahil edilerek vergilendirilmektedir.
Görüleceği üzere, gerek Gelir veya Kurumlar Vergisi Kanunlarında gerekse Türk Ticaret Kanununda adi ortaklıkların nev’i değiştirmelerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Ayrıca, söz konusu adi ortaklıkta gerçek kişiye ait hissenin ferdi işletme sayılmak suretiyle, aktif ve pasifiyle bütün halinde bir sermaye şirketine devrolunması durumunda, mevcut adi ortaklık sona ermiş olacağından, sözkonusu adi ortaklığın nev’i değişikliği işleminin gelir veya kurumlar vergisi hükümlerine göre vergi ertelemesi müessesesinden yararlanmak suretiyle yapılması mümkün bulunmamaktadır.
3-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN:
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17/4-c maddesine göre, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanuna göre yapılan devir ve bölünme işlemleri katma değer vergisinden müstesnadır.
Söz konusu madde uyarınca bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemlere, KDV Kanununun 30 uncu maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmamakta; işlem sonunda faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılabilmektedir.
Buna göre, Gelir veya Kurumlar Vergisi kanunlarında adi ortaklıkların nev’i değiştirmelerine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından, söz konusu işlemin KDV Kanununun 17/4-c maddesi kapsamında KDV den istisna tutulması da mümkün değildir.
4-SONUÇ:
Adi Ortaklık ne 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununda, ne de Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında açıkça belirtilen bir şirket veya ticari işletme türü değildir. Bu nedenle Adi Ortaklık sadece Borçlar Kanunu kapsamında kurulan ve Feshedilen bir ortaklık şekli olduğundan hem Vergi Kaydı oluşturmada, hem de Ticaret Sicili Kaydı yapılamamaktadır. Bu nedenlerle Adi ortaklığın Sermaye şirketine dönüştürülmesi aşamasında Vergi Dairesi, Tapu işlemleri, Taşıt Kayıt işlemleri, Marka Tescil işlemleri ve Ticaret Sicili işlemleri yapılamamaktadır. Acilen 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununda Adi ortaklığın tanımlanması veya hiçbir şekilde Adi ortaklığın kurulmasına izin verilmemesi gerekmektedir.
Mükellefler açısından Açılış, Kapanış ve Vergileme basitliği yüzünden yıllardır tercih edilen ADİ ORTAKLIKLAR her zaman üvey evlat gibi kendini hiçbir yere sığdıramamıştır.
Bize göre, Adi ortaklıklarının da TACİR olduğu ve 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununda yer alması gerekir. Ayrıca Hem Sermaye Şirketlerinin Şahıs şirketlerine, hem de şahıs şirketlerinin Sermaye şirketlerine dönüş yapma imkanı verilmelidir. Ayrıca Şirketlerin Tasfiyede 3 ilandan sonra 1 yıl bekleme süresinin kaldırılması gerekir. Tasfiyesini tamamlayan şirketler beklemeksizin Kapanış işlemlerini yaptırabilmelidir.
Ahmet GÜNDÜZ – YMM