Bilindiği gibi GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI hazırlanmış, TBMM’ne sunulmuştur.
Anılan kanun tasarısı Vergi Kanunlarında Köklü değişiklikler yapmaktadır. Bu tasarıda üzerinde durduğumuz konu ücret gelirlerinin vergilendirilmesi esasları üzerine olacaktır.
Bu bakımdan ücret gelirlerinin hangi esas ve usullere göre vergilendirileceği Vergi kanunlarınca ortaya konulmuş,30 Mart 2006 Tarih 5479 Sayılı Yasa ile vergi oran ve dilimleri Yeniden belirlenmişti. Tespit edilen vergi yükünün ücretliler aleyhine olduğu şeklindeki görüş ile kanunun iptali istemi yargı sürecine gidilmiştir.Aşağıda İptal konuları ve gerekçeleri detaylı olarak sunulmaktadır.
Bilindiği üzere 30 Mart 2006 Tarih 5479 sayılı Yasa ile 193 sayılı Gelir Vergisi Yasası’nın 103. maddesinde yer alan Gelir Vergisi tarifesi değiştirilerek ücretlilerde yüzde 15-20-25- 30-35, diğer Gelir Vergisi yükümlülerinde yüzde 20-25-30-35-40 olarak uygulanan ikili tarife, dört oranlı tek tarife haline getirilmiş, Gelir Vergisi’ne tabi tüm gelirlerin, yüzde 15-20-27-35 arasında değişen oranlara göre vergilendirileceği öngörülmüş, diğer gelir unsurlarıyla birlikte ücret gelirleri de dilim oranları ve tutarları değişen yeni tarifeye tabi tutulmuştu. Söz konusu yasa ile getirilen yeni tarifede Gelir Vergisi’ne tabi gelirlerden, 40.000 liradan fazlasının yüzde 35 oranında vergilendirileceği belirtilmişti.
8 Ocak 2009 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan E. 2006/95 K. 2009/144 sayı ve 15.10.2009 tarihli kararı ile Anayasa Mahkemesi, 5479 sayılı kanunun 1. maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde yer alan “40.000 YTL’den fazlasının 40.000 YTL’si için 9190 YTL” ifadesinden sonra gelen “…fazlası yüzde 35 oranında…” ibaresinin, “ücret gelirleri” yönünden anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi.
“Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla anayasanın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar. Hukuk devletinde, vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi, vergilendirmeye ilişkin yasalarda bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk güvenliğinin sağlanması gerekir.
Anayasanın 73. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise ‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır’ denilmiştir.
Verginin mali güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Mali güç, ödeme gücünün kaynağı, dayanağı, nedeni ve varlık koşuludur. Yasa koyucunun vergilendirmede, kişilerin sahip olduğu ekonomik değer ile mali güçlerini göz önünde bulundurması gerekir. Mali güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olup, mali gücü fazla olanın mali gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise mali gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır. Vergi tekniği, vergi adaletini yansıtmadıkça, maliye politikasının sosyal amacını gerçekleştiremez. Mali güce göre vergilendirme, sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili bir ilkesidir.
Dava konusu kuralın da yer aldığı yeni Gelir Vergisi tarifesi ile önceki tarife karşılaştırıldığında, yeni tarifenin ilk üç dilimine giren ücretlinin vergi tutarı önceki tarifeye göre daha düşük iken, yüzde+35 vergi oranlı dördüncü dilimine giren ücretlinin vergi tutarının öncekine göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Karşılaştırma, ücretliler ile ücret dışı gelir elde eden diğer yükümlüler arasında yapıldığında, bu dilimde ücretlilerin üzerindeki yükün diğer Gelir Vergisi yükümlülerine göre yükseldiği, yeni tarife ile ücretlilerin vergi yükü artırılırken diğer Gelir Vergisi yükümlülerinin yükünün azaldığı ortaya çıkmaktadır. Yeni tarifenin dördüncü dilimine giren ve aynı geliri elde eden yükümlülerin vergi yükü, ücret dışı gelir sahiplerinin lehine değişirken ücretlinin aleyhine değişmiş ve mali güce göre vergilendirme ilkesine aykırı olarak ağırlaştırılmıştır. Ücret geliri elde edenlerin mali gücü ile gelirin niteliği ve kişisel durum arasında bağlantı kurulmamıştır. Yasa koyucu vergi oranlarını belirlerken ücret geliri elde eden yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumunu göz önüne alacak bir sistem getirmemiştir.
Oran, verginin temel unsurlarından olup mali gücü etkileyen en önemli ölçütlerden biridir. Vergi oranı ile vergiye tabi gelirin niteliği arasında doğrudan bağlantı vardır. Vergilendirmede değişik nitelikteki gelirlerin ayrı vergilendirme yöntem ve oranlarına tabi tutulması, vergi adaletinin sağlanması için çok önemli ve gereklidir.
Yasa koyucu vergilendirme yetkisini kullanırken anayasal kurallara uymak zorundadır. Ücret gelirlerinin diğer gelir unsurlarına göre salt emeğe dayalı olarak elde edilen gelir niteliğinde olması ve vergi baskısının yüksekliği nedeniyle özellikle bu geliri elde edenlerin ekonomik durumları ile vergi oranları arasında doğrudan bir bağlantının kurulmaması ve ücretlilerden vergi alınırken mali gücün göz ardı edilmesi düşünülemez.
Anayasanın 73. maddesindeki ‘mali güç’ ilkesi ile 55. maddesindeki ‘adaletli bir ücret elde etme’ ilkesi bir arada değerlendirildiğinde, ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi, ‘adalet’ ilkesini de zedeler.”
Yukarıda detaylı bir şekilde aktarılmaya çalışılan ücret gelirleri ile diğer gelir unsurlarının Vergilendirilmesinde,mali güç ilkesi,vergi adaletinin önemle dikkate alınması zorunluluktur
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarının ana gerekçesinde ve maddeler üzerinde belirtilen gerekçelerde;
Konu ile ilgili olarak, temel gerekçe bölümünde ‘ 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun Vergi oranlarının belirleyen 103 üncü maddesi değiştirilmek suretiyle ücret gelirleri ile diğer gelir unsurları arasında farklılığa gidilmektedir.’
Madde gerekçesinde ise ’Öngörülen düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili iptal Gerekçeleri dikkate alınarak,tarifenin 3 üncü ve 4 üncü dilimlerinde değişiklik yapılmak suretiyle iptal olunmasına neden olan 30.03.2010 tarih ve 5479 sayılı yasa öncesi vergi yükünün ücret gelirleri açısından korunması amaçlanmıştır.’ Denilmektedir.
Sadece olaya Vergi Kanunları ve Vergi tekniği açısından baktığımızda bu gerekçeler belirli varsayımlar altında kafi olabilmektedir.Ancak olayın sosyal boyutu oldukça önemlidir
Ücret geliri elde edenler bakımından şu andaki uygulamaya göre 100 000 TL kazancı olanın Bu tasarı yasalaştığında sadece 2 100 TL daha az vergi vermesi vergi adaletini temin etmemektedir.
Türkiye şartlarını dikkate aldığımızda çalışanların çok büyük kısmı yıllık 9 000 TL-50 000 TL Arası gelir elde etmektedirler.Bu gelir aralığında mevcut tasarının yasalaşması durumunda Vergileme açısından herhangi bir etkisi olmayacaktır. Sadece yüksek gelir gruplarında 2 100 TL civarında dilim artışından kaynaklanan vergi azalmasına neden olmaktadır. ancak farklı gelir gruplarına uygun oran ve dilim temin edilmesi vergi eşitliği için elzem olmuştur.
OEDC ülkelerinde ücretler üzerindeki vergi yükü ortalaması %27,3 iken Türkiye de bu
Oran %42,7 ‘dir. Bu ülkelerin önemli bir kısmında satın alma gücünü hesaba kattığımızda
Durum daha farklı olacaktır.(*)
(*OECD ülkelerinin vergi yükü OECD Taxing Wages 2006/2007 yayınından alınmıştır.)
İstihdamın üzerinde vergi yükünün yüksek olması kayıt dışı faaliyetlerin artmasına sebep olmaktadır. Bir anda Gelir Vergisi Kanunun 103 maddesinde ücret gelirlerinin vergilenmesine temel olacak oranlarda ve dilimlerde birkaç puan ve tarifeye esas dilim farklılaştırılması yapılması ile kayıt dışılık hemen önlenmeyecek ancak sistem daha adil vergileme anlayışı Getirecek ve istihdamın önünün açılmasına (vergisel teşvik) sebep olacaktır. Yukarıda ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde dikkate alınması gereken temel kriterleri özetlemeye çalıştık.
Umarız tasarı komisyonlarda müzakere edilirken vergi adaletini sağlayacak tarzda hazırlanarak yasalaşır.
Ahmet GÜNDÜZ – YMM